Sahildeki bankta iyice denize daldığı anda gelmişti Ahmet yanına. Onu fark etmedi bile. Ahmet atıldı:
- Heyyy! dalmışsın yine aga ne var o kadar uzaklarda.
Rasim irkildi,
- Yok aga dalmışım öyle., dedi düşündüğü her şeyi saklamaya çalışan bir tebessümle.
Ahmet, Rasim'in bebeklikten arkadaşıydı, nefes alışından bilirdi yalan söyleyip söylemediğini. Anlamıştı yine, Rasim Leyla'yı düşünüyordu uzun zamandır olduğu gibi ama bozmamıştı şimdi onu. Çünkü biliyordu Rasim'i nasıl konuşturması gerektiğini. Ona ince ruh gerektiren bir şey söyleyecek ve Rasim çözülecekti çorap söküğü gibi. O, Ahmet'in derdini giderdiğini sanacaktı ama Ahmet anlayacaktı anlaması gerekeni.
- Aga bak ne diyeceğim. Bir hatun gördüm ha şu bildiğin yerdeki taş kalkmış yürüyor. Taş taş, resmen kalem ile çizilmiş. Bir bacak bu kadar düzgün olur mu ya?
Rasim belli belirsiz bir tebessüm ile
- Ee Ahmet.
- Ne esi ağabey aşık oldum diyorum.
Bu defa iç geçiren bir tebessüm ile
- Aşık oldun öyle mi Ahmet.
-Evet ağabey ne yani ben aşık olamaz mıyım? Bir ince ruh sen de yok ya bende de var bir şeyler. Takip ettim nerede oturduğunu bile buldum yarın önüne çıkıp konuşacağım.
Ahmet ile Rasim birbirlerine hiç de benzemezlerdi. Rasim ne kadar oturaklı ise Ahmet bir o kadar içi içine sığmaz bir yapıdaydı. Rasim ne kadar duygusal ise Ahmet bir o kadar tek düzeydi.
Rasim sustu derin derin denize bakmaya devam etti. Ahmet atıldı:
- Hey aşık oldum diyorum demeyecek misin oğlum bir şeyler?
Rasim dökülmeye başladı, Ahmet başardığı için sevindiğini belli eder bir tebessüm ile onu dinledi.
- Aşk, insanın bir et parçasını sevmesine verilen isim olamaz. Bu, bu kadar basit bir şey değil çünkü. Bir yüz için bir kalp bu kadar hızlı çarpamaz. Yoksa hatırladığında burnunun direği sızlamazdı, gözlerden dökülen yaşlar kafi gelirdi. Özlediğinde kesik kesik bıçak sancıları girmezdi kalbe. Bir iç geçirme ile yoluna devam ederdi insan. Eğer bir et parçasının sevgisi olsaydı sadece aşk, ruh hiç zedelenmezdi.
" Aşk, insanın uyku ile uyanıklılık arasındaki halidir."
Yaşarken çok net duymazsın sesleri, algısızdır bütün görüntüler. Bir koku duyarsan onu fark etmezsin o an. Ve sonralara erdiğinde bir kokunun seni delirtircesine kederlendireceğini bilemezsin. Ancak uyandığın zaman netleşir her şey. Anlatmaya, sana katmaya çalıştığı ne varsa anlarsın.
O zaman fark edersin ki, uyandığında, bütün büyü bozulduğunda, gözlerinin içindeki çizgileri bile sevmişsindir. Avuç içlerindeki çizgilerin boylarını ezberlemiş, yüzündeki o belli belirsiz benin bile yerini gözlerin kapalı dokunacak kadar işletmişsindir içine. Ancak o zaman anlarsın ki o fark etmediğin kokunun, saçların her teline farklı şekilde sinmiş olduğunu bile ezberlemişsindir. Öyle dudağını değdirip çekmemişsindir yanağına, kokusunu beyninin her hücresine iletecek kadar çekmişsindir içine. Hatırladığında burnunun sızlaması bundandır anlamazsın.
Aşıksan eğer, sütun bacaklarını görmezsin misal, kalem ile çizilip çizilmemesi çok da umurunda olmaz. Güzel gülsün istersin, gözleri parıl parıl parlasın renkleri ya da şekilleri umurunda olmaz.
Hem çok güzel gülsün hep gülsün istersin hem sadece sana gülsün, bir tek sen gör o ışık saçan gözlerini. Gözünden düşmesi ihtimal tek bir damla gözyaşı için kendini kahredersin. Hem deli gibi senin olsun istersin hem koklamaya bile kıyamazsın, saçlarında gezdiremezsin ellerini. Sarılırsın ama iyice sıkamazsın incinmesin diye kemikleri. Yarım yaşarsın ama o yaşadığın yarım olan ne varsa sana ömürler boyu yeter. Her şeyden sakınırsın. Sakınmaktır aşk. Onu kendinden bile sakınırsın. Kendini de sakınırsın, aşıksan eğer bütün insanlar cinsiyetsizleşir bir tek onun dışında. Teke düşer dünya nüfusu.
Ve bunları yaşarken sadece sen öyle hissediyormuşsun gibi hissedersin, uyandığında anlarsın ki o da seni en az senin kadar sevmiştir. Ancak o zaman fark edersin neler kaçırdığını. Uyandığında...
Rasim Ahmet'e döndü Ahmet
- Aga ben anlamadım şimdi gidip konuşmayayım mı yarın?
Rasim kafasını salladı Ahmet bir kahkaha patlattı sarıldılar. Kalkıp yürüdüler. Ahmet havaya baktı. Anlamıştı ki Rasim Leyla ile görüştü ve Leyla'nın kendisini ne kadar sevdiğini anlattığında aklı dank etti. Yaşarken fark etmediği her şeyi kelimeler önüne serince derinlemesine anladı. Pişmanlığını denize akıtması bundandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder