24 yaşıma kadar kitap okumayı sevmeyen biriydim. Kitap deyince içime bir sıkıntı bile basardı. Okulda bile okumamak için elimden gelini yapardım. Ah ne büyük kayıp ah... Bence kitap okumayı sevmeye başlamak insanlar ile iyice tanışmaktan geçiyor. Eğer çocukluktan bunu alışkanlık haline getirmediysen.
Ben yazmayı deli gibi seven biriyken, neden okumaktan bu kadar uzak olduğumu bilemedim. Gerçi bunu hiç düşünmedim de. Sonra yalnızlaşmaya başladım. Düşüncelerden, çok konuşmaktan, insanlardan... Tabii ki bu isteyerek yaptığım bir şeydi. Bu yüzden yalnızlık benim için mutsuzluk simgesi değil, bir keyif aracıdır. Bir vakit sonra bu boşlukları doldurma isteği uyandı içimde ve bu uyanış deli gibi kitap okuma isteğine dönüştü. Sanki tam bir kitap kurduyum da okumayınca rahatsız hissediyorum. Ama iş öyle değildi, benim tam olarak bitirdiğim tek bir kitabım dahi olmadı. Yine de içimdeki bu hisse kulak verdim. Kendime yaptığım en iyi şeylerden birisi bu oldu.
Şimdi gerçekten kitap okuyan ve okumadığın da rahatsız olan bir bireyim. Her türlü yazıyı okumak ile birlikte en sevdiğim tür biyografi. Okumak... Bu içimi huzurlandıran bir duygu.
Sonra sürekli öğrenememekten korktuğum ama öğrenmek için can attığım "Kuran-ı Kerim"i Arapça'sından okumak, hem hayallerimin arasında hem de birkaç deneme yapıp yapıp bıraktığım, sönük bir hareketsizlikti. En sonunda içimdeki büyük isteğe kulak vererek bir hocanın yanına gittim. Ve gelin görün ki öğrenememek basiretsizliğimden başka bir şey değilmiş. Nasıl şimdiye kadar öğrenememiş olduğuma şaşırdım. Çünkü tahminimden çok kısa bir sürede öğrendim. Tabii ki bunu artık çok istemiş olmam da pekiştirdi. Bu sanıyorum biraz da alfabe farklılığından kaynaklanıyor. Aynı gözümde dev gibi büyüme Makedonca için de geçerli, sonuçta oralardan gelmişiz ve aile içinde konuşulan bu dil nasıldır öğrenmek istiyorum. Ve artık eskisi kadar karamsar değilim.
Yazmayı bu kadar severken ve bu konuda ilerletmem için birçok deneyimli kişiden tavsiyeler almama rağmen bir türlü kısa da olsa bir kitap yazma girişiminde bulunmadım. Ta ki birkaç hafta öncesine kadar. Yazdıklarım genelde kısa birkaç sayfayı geçmeyecek hikayeler olurdu. Ama bir hikayeye başladım ve şimdilik iyi gidiyor gibi. Bakarsınız içime siner.
Evimde, bahçemde bir şeyler üretmek, onların tadına bakmak, mis gibi kokularını içime çekmek hep hayallediğim bir istek. Fakat bir türlü dikiş tutturup da aldıklarımı kurutmadan yaşamalarını sürdürmek nasip olmadı. Elimin verimsiz olduğunu bile düşündüğüm oldu. Ama bu yıl küçük fideler aldım, evde telleyen soğanları bir kaba diktim, sonuç mükemmel oldu. Henüz biberlerimiz domateslerimiz ve patlıcanlarımız tam oluşmadı ama soğanlarımız şahane lezzetliydi.
Evimde, bahçemde bir şeyler üretmek, onların tadına bakmak, mis gibi kokularını içime çekmek hep hayallediğim bir istek. Fakat bir türlü dikiş tutturup da aldıklarımı kurutmadan yaşamalarını sürdürmek nasip olmadı. Elimin verimsiz olduğunu bile düşündüğüm oldu. Ama bu yıl küçük fideler aldım, evde telleyen soğanları bir kaba diktim, sonuç mükemmel oldu. Henüz biberlerimiz domateslerimiz ve patlıcanlarımız tam oluşmadı ama soğanlarımız şahane lezzetliydi.
Bunları dertleşmek için yazmıyorum tabii ki 'Zararın neresinden dönersen kardır' ya da hiçbir şey için geç kalınmış değildir demek için yazıyorum. Her zaman bir şeylere başlamak için vakit vardır. Belki biraz geçtir ama sonu değildir. Başlamak için çekinmemek gerekiyor, adım atmaktan korkmamak. Beni huzurlandıran bu duygu neden sizin için de aynısı olmasın.
Son Zamanlarda...
En etkilendiğim kitap - Kanadı Kırık Kuşlar / Ayşe Kulin,
İçimi yumuşacık yapan bir film - Hz. Muhammed Allah'ın Elçisi,
Etkilenerek izlediğim bir dizi - Söz,
Amin dediğim bir dua - Allah gönül genişliği versin.
Güzel bir nasihat - "Oğlum! Gönül genişliği ve kalp temizliği istiyorsan insanların söylediklerine kulak asma, sözlerine aldırma. Bilmez misin ki onlar Yaratıcılarından bile hoşnut değiller, senden hiç hoşnut olurlar mı?" / Abdülkadir Geylânî
Güzel şeyler sen istersen sana gelir, yeter ki içinde güzel şeyleri isteyecek bir kalp taşı.