20 Temmuz 2018 Cuma

Ağlayacağım kadar çok acıyor anne

Buraya not düşmem gereken bir dolu olay oluyor ama bu ara yazamıyorum çok. Fakat bu es geçmek istemediğim bir olay.
Geçen hafta üç günlüğüne Amasra'ya gittik. Amasra muhteşem doğası ile çok da bozulmamış bir ilçe. Denizi güzel. Kocaman kayaların üstünde oluşan ağaçları, taş evleri, tahta yapıları. Mesela polis karakolu, zabıta karakolu, kaymakamlık binası gibi yerler hep tahtadan ve hepsi çok şirin. Parklardaki çocukların oynayacakları alanların birçoğu tahtadan. Kalenin içine yapılmış evleri insana hala o tarihin içinde yaşıyormuş hissi veriyor. O evler arasında tepeye çıkıyorsun ve tepe de ağlayan ağaç var, ağladığı yok tabii ama eski ve neredeyse kurumuş bir ağaç. Burada küçük bir büfe var ve şahane çay yapıyorlar o çayı Tavşan adasına karşı içiyorsunuz. Tavşan adası kayadan oluşan, üstü ağaçlar, martılar ve karabataklar ile dolu küçük bir kaya parçası. Ama manzarası olağanüstü güzel. Mesela otogarı bile deniz manzaralı. Otogarın yanında Osmanlı döneminden kalma Denizcilik okulu var, şimdi müze olarak varlığını devam ettiriyor. Her türlü lüksten uzak, çok keyifli, bıraksalar hiç çıkmak istemeyeceğim sıcaklıkta bir yer Amasra. Doğa, deniz ve tarih bir arada bulunuyor ben daha ne isterim ki :)

Oğlum için gitmiştik daha çok esasen. Denize girsin, eğlensin. Ki çok eğlendi. Giderken "Anne havuz yok nasıl o kadar eğlenirim ki?" diye hayıflanmalarını "Anneciğim havuzdan çok daha fazla eğleneceksin." diyerek ikna etmiştim. Çünkü kaydıraktan hızla kayıp suya düşmek çok büyük keyif benim su kurbağam için. Oraya gittiğinde her denizden çıkışında "Anne iyi ki gelmişiz değil mi çok eğleniyorum" diyerek, kendisi de bunu onaylamış oldu. Kumdan kaleler yaptık, çamura bulandık, hatta vücudunu çamur ile kapladım ve öylece kurudu, yüzdük, su savaşı yaptık, evet denizin içinde su savaşı yaptık :)) su topu oynadık, falan bir dolu keyifli vakit geçirdik. İyi ki de gitmişiz gerçekten.

Üç gün sonra dönecekken birden kulağı ağrımaya başladı, "Anne içinde su varmış gibi oluyor." dedi. Oranın aciline gittik. Durumu anlattık, muayene oldu. Damla ve ilaç verdi doktor. Hemen damlattık birkaç dakika sürmeden kesildi ağrısı. Bir derin nefes aldık. Sonra otobüste ağrısı tekrar tuttu ve ağlamaya başladı. "Anneciğim ağlama geçecek şimdi" deyip sarıldım, kulağını bağrıma yasladım. İşte bunu buraya not almama sebep olan o cümleyi söyledi. "Anneciğim ağlayacağım, çünkü ağlayacağım kadar çok ağrıyor" ... Masum meleğim benim... O anda durdum ve ne diyeceğimi bilemedim, bir kere daha sarıldım, sonra damladan damlattık bir daha, yine hemen kesildi çok şükür ağrısı. Sabah baktığımda kulağından kumlar bile akmıştı. Birkaç gün devam ettik, bin şükür şimdi iyi.

Geriye bu masumluğumuz kaldı. Bir çocuk kalbi ile sevebilsek dünyayı, sadece ağlayacağımız kadar çok acıyan durumlarda ağlasak mesela. Her şeyden şikayetçi olmasak. Bir çamurdan ne kadar mutlu olabiliyorsa çocuk, o mutluluk sarsa bizi.

Ne yapın ne edin ama mutlaka kalbinizi genişletmeye, orayı arındırmaya bakın..
Sevgiler...










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder