8 Kasım 2016 Salı

Hayaller Hayatlar

Selam

Bugün biraz hayallerden bahsedelim istiyorum. Çocukken ne olmak isterdik şimdi ne olduk? O hayaller için ne yaptık? Hangilerini unuttuk? Hangileri hayata geçti?
Benim sadece bir çocukluk hayalim şu an gerçek. Onun dışındakilerin çoğu eskidi, bazıları içinse hala umut var. Tabii ki büyürken kurduklarım ve her gün yenilerini eklediklerim de mevcut.
*
Her çocuk gibi benim de en büyük hayalim mesleğim ile ilgili olanlardı o zamanlar. Üç meslek vardı hayalimde, öğretmen olmak, oyuncu olmak, yazar olmak. Oyuncu olmak çok cazipti. Çünkü eğer mesleğim o olur ise öğretmeni canlandırdığım bir projede rol alabilirdim. Bir doktor, bir avukat, bir ev hanımı ve benzeri bir çok rolde oynayıp aslında istediğim bütün mesleklere sahip olmuşluk hissi yaşayabilirdim. Pek tabii ki anneme döktüğüm bin ikinci dil de işe yaramamıştı. Bu isteğim asla kabul görmüyordu. Kendince haklı sebepleri sıralarken parmakları yetmiyordu. Onun penceresinden baktığımda haklıydı. Ama benim pencerem onunkinden çok başkaydı, çok genişti, çok özgürdü. Kalıplara sığmayan ve sığdırmak istemediğim bir düşünce kalıbım vardı. Maalesef ki o zaman bu düşünce kalıbı sadece ben de vardı. Aslında annem anlıyordu beni ama kendi istekleri daha ağır basıyordu. Çok haklı olarak iyi bir yerde olayım, iyi bir tahsilim olsun, iyi bir işim, kimseye mahçupluğum olmasın, kendi ayaklarıma oldukça sağlam basayım istiyordu. Bir annenin çocuğu için isteyebileceği çok normal şeyleri istiyordu aslında. Babam öyle değil mesela daha kontrolsüz, daha rahat, çok daha serbest. Belki annem her zaman ikisi için de düşündüğü için babam bu kadar rahat onu da bilemeyiz tabii şimdi.
*
Konumuzdan sapmazsak, büyüdükçe şekillenen meslek listemde şimdi, istediklerinin hiçbirini yapamayanlarda bu haftayı oynuyorum. Her gün ilmek ilmek kurduğum hayallerimin hiçbirini yapmıyordum taa ki bir yıl önceye kadar. Aslında yeni de tanımadığım bir senarist bir yıl önce öyle bir iş yapmaya başladı ki, beni silkeledi kendime getirdi. Benim penceremden bakan, benim gibi gören, benim gibi düşünen biri vardı. Kurduğum hayallerimi hatırladım. Amatör olarak sürekli yazdığım yazılarıma başka bir soluk vermeye karar verdim. Senarist olmak kurduğum hayallerin toplamıydı. Sürekli öğreten ve öğrenen bir öğretim ilişkisi, yazmak, kafanda canlandırdığın rolü anlatmak, öyle oynanmasını istemek. Hayallerimin olmaması belki de bu iş için ön hazırlıktı.
Düşünür düşünmez bir sürü şey yazmaya başladım. Şimdi hali hazırda, bir uzun, iki kısa film senaryom, bir kaç reklam filmi ve kafamda daha bir sürü hikaye var. Henüz hiçbirini bir yerlere ulaştırmadım çünkü eksikleri var. Daha defalarca okuyacağım içime sinmeyen yerleri var mı ya da eklemem gerekenler. Sonrası, sonrasına bakacağız işte.
*
Peki mutlu muyum der iseniz fazlasıyla mutluyum. Üretmek Allah'ın insanlara verdiği büyük lütuflardan biri belki en büyüğü. Bir şeyler üretiyor olmak çok keyifli. Ben yazmayı seviyorum, yemek yapmayı seviyorum, bir şeyler yazınca ve yemek yapıp birilerine yedirince ağzım hep kulaklarıma asılı oluyor. İnsan üretebildiği kadar üretmeli diye düşünüyorum, Belki bir örgü yaparak, belki resim ya da bir kaç satır... Çünkü üretmek çikolatadan ya da yenen o tatlıların hepsinden çok daha fazla salgılatıyor serotonini.

Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder